Emre Senan ile tanışıklığımız adeta tarih öncesi zamanlara dayanıyor gibi. O, sadece bir tasarımcı, sanatçı ve akademisyen değil; aynı zamanda Yahşibey ütopyasının mimarı ve reklamcılık geçmişini geride bırakmayı tercih eden müthiş bir insan. Sohbet o kadar keyifliydi ki, bu bölümün sona erdiğini düşünmek istemiyorum. Kaldığımız yerden devam etmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Ali Nesin'in Matematik Köyü'ne selam yollamayı unutmadan, Emre Senan'ın Yahşibey'deki evini nasıl bir ütopyaya dönüştürdüğünü, köyün sosyal yapısında nasıl bir dönüşüm yarattıklarını ve mevcut eğitim sistemine dair eleştirilerini konuştuk. Bu “okul” için Vakfın kuruluş sürecini, Aziz Nesin ile aynı dava kapsamında yargılanma deneyimlerini ve şehirden köye göç etme serüvenini keyifli bir üslupla anlattı.
Yahşibey'deki tasarım okulunun amacının öğrencilere farklı bir deneyim yaşatmak olduğunu söyledi. İnsana, doğaya saygıyı, işbirliğini öğrettiklerini, bunun için de köylülerin güvenini kazandıklarını anlattı. Sürdürülebilirlik adına öğrencilerden para almadıklarını söyledi, bunu da dünyaya bir borç ödemesi olarak gördüğünü ekledi.
Tasarım ve sanatı ikiz kardeşe benzeten Emre Senan, tasarımın insana hizmet ettiğini, sanatın daha bireysel olduğunu söyledi.
Sevgili Emre Senan’la yaptığımız sohbet sırasında, onun vizyonunu ve Yahşibey'de gerçekleştirdiği değişimi daha iyi anladım. Köydeki tasarım atölyesi çalışmaları, onun sadece bir sanatçı ve tasarımcı olmadığını, aynı zamanda hayatın hala güzelliklerle dolu olduğunu gösteriyor. Eğitim sistemine getirdiği eleştirilere katılmamak elde değil. Yahşibey’de yaptıkları sadece Türkiye'de değil, dünya çapında alternatif öğrenme yolları sunmayı hedefliyor.
Bu keyifli sohbet bana yeni pencereler açtı, öğrenme ve keşfetme fırsatı sundu. Benim için büyük bir ilham kaynağı oldu. Gelecekte onunla daha fazla fikir ve proje paylaşmayı umuyorum.
Yahşibey Tasarım Çalışmaları
Bölümde geçen vee-mail dergisi kapakları
Başarısız insanlar mutlu olamaz mı?